❝然而,如果他们把仇恨摒弃一边将双手放在我的胸前,就会明白我也有一颗心,一颗热烈跳动的心。❞ | ❝However, they would see that I also had a heart if they put their hatred on a corner and put their hands on my chest. They would feel that there was a thrilling heartbeat there ..❞ TK・秀樹さん|泽睿
悲伤的歌曲
Translate-翻译
2014年11月30日日曜日
Azazil'in sevgisi
Sen gerçekten Allah'ı sevmedin Azazil! Sen Allah'ın sevgisini sevdin. Bu sevginin sana verdiği mertebeyi sevdin... Keşke O'na olan aşkın saf bir bal olarak kalsaydı. Hiç bir zaman bozulup adına 'tutku' dediğimiz zehirli bir bala dönüşmeseydi...
Yıldıramazssınız!!!
Yılmayacağım!
Işık yoktu benim yanımda.
Benliğimse hep karanlıklarda.
Bir ben vardım birde cinler,
Kaybolmuştum yalnızlıkta.
İttiler beni hep deli dediler!
Yan göz ile baktılar sevmediler!
İyi niyetimi kullandıktan sonra,
Ahmak deyip çekip gittiler...
Ben ise asla yılmadım!
Üzdüler diye yolda kalmadım!
Her zaman yanımda olan,
Allah'a yalvardım, yakardım.
Ve sonra zaman geçti anladım.
Yalnızlık O'na giden bir adım!
Gözyaşlarım ise elimde tuttuğum;
Yolumu aydınlatan ışığım...
Asla yılmayacağım! Istediğiniz kadar hakaret edin dışlayın hatta ve hatta benden nefret edin! Kırılacağım evet ama yılmayacağım!!! Ben yalnız yürüyorum bu yolda yanımda sadece Allah var... Merdivenin basamaklarından yavaşça çıkacağım. Ayağım takılacak belki çıktığımdan daha fazla düşeceğim! Asla ve asla "Çıkmasaydım daha iyiydi!" demeyeceğim! Her basamakta kayıp düşeceğimi bilsem bile yılmayacağım! Çünkü görüyorum... Çıkışı görüyorum. Burası karanlık evet biliyorum ama orası aydınlık. Ben aydınlığa ulaşamasam bile ulaşmaya çalıştığım için mutlu olacağım!
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
Işık yoktu benim yanımda.
Benliğimse hep karanlıklarda.
Bir ben vardım birde cinler,
Kaybolmuştum yalnızlıkta.
İttiler beni hep deli dediler!
Yan göz ile baktılar sevmediler!
İyi niyetimi kullandıktan sonra,
Ahmak deyip çekip gittiler...
Ben ise asla yılmadım!
Üzdüler diye yolda kalmadım!
Her zaman yanımda olan,
Allah'a yalvardım, yakardım.
Ve sonra zaman geçti anladım.
Yalnızlık O'na giden bir adım!
Gözyaşlarım ise elimde tuttuğum;
Yolumu aydınlatan ışığım...
Asla yılmayacağım! Istediğiniz kadar hakaret edin dışlayın hatta ve hatta benden nefret edin! Kırılacağım evet ama yılmayacağım!!! Ben yalnız yürüyorum bu yolda yanımda sadece Allah var... Merdivenin basamaklarından yavaşça çıkacağım. Ayağım takılacak belki çıktığımdan daha fazla düşeceğim! Asla ve asla "Çıkmasaydım daha iyiydi!" demeyeceğim! Her basamakta kayıp düşeceğimi bilsem bile yılmayacağım! Çünkü görüyorum... Çıkışı görüyorum. Burası karanlık evet biliyorum ama orası aydınlık. Ben aydınlığa ulaşamasam bile ulaşmaya çalıştığım için mutlu olacağım!
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
2014年11月19日水曜日
Mutlaka!
Elbet bir gün...
Bu karanlık yolda doğruları,
Zaman geçtikçe bileceksin.
Sana bağladıkları muskaları,
Dua bilince çözeceksin!
Zaman geçtikçe bileceksin.
Sana bağladıkları muskaları,
Dua bilince çözeceksin!
Bağla gözlerine bandını,
Görmeden öleceksin...
Yaptıklarının karşılığını,
Ölünce göreceksin!
Görmeden öleceksin...
Yaptıklarının karşılığını,
Ölünce göreceksin!
Sen sabret bedenim
İşkenceleri geçeceksin!
Umudunu kesme, eminim,
Ne zaferler elde edeceksin!
İşkenceleri geçeceksin!
Umudunu kesme, eminim,
Ne zaferler elde edeceksin!
2014年11月14日金曜日
Sadece hayalleri olanlar okusun...
Merhaba hayal kurduğu için dışlanmış ve bizzat dışlananlar tarafından hayalleri kırılmış hayalperest!
Hayallerinle oluşturduğun bir aynan vardı; gözlerinin önünde kırdıkları bir ayna... Ve hiç bir şey yapamadığın bir anda... Çünkü sen yalnızdın ve yanında hiç kimse yoktu. Onlar ise bir kaç kişiydiler. Birlikte olduklarını zanneden bir kaç kişi... Ellerini bağladılar. Çözecek kimsen yoktu ve sen bunun için de ağladın... Keşke aynayı kırdıktan sonra gitmiş olsalardı ama gitmediler. Âdeta musallat oldular o çaresizlik ile bağlanmış temiz yüreğine, bir zamanlar gülücük saçan o yüzüne... Seni durmadan üzdüler! Seni daima kırdıkları ayna gibi kırdılar..! Akıl almaz iftiralar attılar, çirkeflikler yaptılar... Sen ne yaptın peki? Tepki vermedin ve edebinle sustun. Aslında onlar sen susunca kaybettiğini zannettiler. Seni ezdiklerini ve sana haddini bildirdiklerini zannettiler. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Senin için yapılan bunca zulme karşı sürdürdüğün sessizliğinin arkasındakini anlayamadılar. Sen sustun, nasıl davranılması gerektiğini öğrendin! Sen sustun, edebini gösterdin! Ve sen yine sustun! Böyle yaparak aslında çok önemli bir şey öğrendin; sana saldıran insansı şeytanlara karşı nasıl davranılması gerektiğini...
Evet onlar sergilediğin bu sessizliğin ne anlama geldiğini anlayamadılar çünkü gözlerini fesatlık bürümüştü.
Sen susarak birçok şey öğrendin. Ve en önemlisi asla pes etmedin! Her ne olursa olsun hayallerinin peşinden gitmen gerektiğini biliyordun. Bu yüzden duramazdın! Devam ettin... Gizlice kırılan aynanın parçalarını topladın ve birleştirdin; tıpkı bir yapboz gibi... Zaman geçti! Ayna tamamlanmıştı. Aslında mutlu olman gerekiyordu. Eskiden hayallerini gösteren tek bir ayna vardı şimdi ise kırılan her parça birer aynaya dönüşmüştü. Tek bir ayna şeklinde görünen binlerce ayna... Artık hayallerine binlerce aynadan bakabilirsin! Onlar ise senin işini bitirdiklerini düşünmüşlerdi oysaki sen çoktan kazanmıştın fakat onlar bunu bilmiyorlardı. Her zaman ki gibi davranıyorlardı; kin kusmaya devam ettiler...
Zaman geçti ve sen küçücük bir tohumken dallı budaklı bir ağaç oldun. Lakin onlar ise hiç değişmediler... Kustukları kinleri bir kuyuya doldular ve insanları onun içine atmaya başladılar. Sıra sana da gelmişti. Fakat sana bir şey yapamazlardı. Gizlediğin aynayı ortaya çıkardın ve kör oldular. Çünkü artık önünde ışıldayan binlerce ayna vardı! Acımasızca kırdıkları aynanın aynaları! Kör olduklarında ise hangi yöne gideceklerini bilemediler ve yaptıkları kinden kuyulara kendileri düştüler. Boğuldular...
Evet onlara haddini bildirmiştin çünkü sen iki şeyi asla kaybetmedin: İnancı ve umudu!
İnanca îtikât et! Umudu yorgan yap ve dışarıdaki soğuktan korun! Hayallerin çok yakın, güneşin çok yakın! Ve şunu da ölünceye kadar asla unutma! İnancın ve umudun varsa gerçekleşmesini istediğin hayallerini gerçek olmuş bil! Asla ve asla yılma! Sahip olduğun aynayı kıranların karşısına binlerce ayna ile çık ve binlerce kez parılda!
-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte;
bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
Hayallerinle oluşturduğun bir aynan vardı; gözlerinin önünde kırdıkları bir ayna... Ve hiç bir şey yapamadığın bir anda... Çünkü sen yalnızdın ve yanında hiç kimse yoktu. Onlar ise bir kaç kişiydiler. Birlikte olduklarını zanneden bir kaç kişi... Ellerini bağladılar. Çözecek kimsen yoktu ve sen bunun için de ağladın... Keşke aynayı kırdıktan sonra gitmiş olsalardı ama gitmediler. Âdeta musallat oldular o çaresizlik ile bağlanmış temiz yüreğine, bir zamanlar gülücük saçan o yüzüne... Seni durmadan üzdüler! Seni daima kırdıkları ayna gibi kırdılar..! Akıl almaz iftiralar attılar, çirkeflikler yaptılar... Sen ne yaptın peki? Tepki vermedin ve edebinle sustun. Aslında onlar sen susunca kaybettiğini zannettiler. Seni ezdiklerini ve sana haddini bildirdiklerini zannettiler. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Senin için yapılan bunca zulme karşı sürdürdüğün sessizliğinin arkasındakini anlayamadılar. Sen sustun, nasıl davranılması gerektiğini öğrendin! Sen sustun, edebini gösterdin! Ve sen yine sustun! Böyle yaparak aslında çok önemli bir şey öğrendin; sana saldıran insansı şeytanlara karşı nasıl davranılması gerektiğini...
Evet onlar sergilediğin bu sessizliğin ne anlama geldiğini anlayamadılar çünkü gözlerini fesatlık bürümüştü.
Sen susarak birçok şey öğrendin. Ve en önemlisi asla pes etmedin! Her ne olursa olsun hayallerinin peşinden gitmen gerektiğini biliyordun. Bu yüzden duramazdın! Devam ettin... Gizlice kırılan aynanın parçalarını topladın ve birleştirdin; tıpkı bir yapboz gibi... Zaman geçti! Ayna tamamlanmıştı. Aslında mutlu olman gerekiyordu. Eskiden hayallerini gösteren tek bir ayna vardı şimdi ise kırılan her parça birer aynaya dönüşmüştü. Tek bir ayna şeklinde görünen binlerce ayna... Artık hayallerine binlerce aynadan bakabilirsin! Onlar ise senin işini bitirdiklerini düşünmüşlerdi oysaki sen çoktan kazanmıştın fakat onlar bunu bilmiyorlardı. Her zaman ki gibi davranıyorlardı; kin kusmaya devam ettiler...
Zaman geçti ve sen küçücük bir tohumken dallı budaklı bir ağaç oldun. Lakin onlar ise hiç değişmediler... Kustukları kinleri bir kuyuya doldular ve insanları onun içine atmaya başladılar. Sıra sana da gelmişti. Fakat sana bir şey yapamazlardı. Gizlediğin aynayı ortaya çıkardın ve kör oldular. Çünkü artık önünde ışıldayan binlerce ayna vardı! Acımasızca kırdıkları aynanın aynaları! Kör olduklarında ise hangi yöne gideceklerini bilemediler ve yaptıkları kinden kuyulara kendileri düştüler. Boğuldular...
Evet onlara haddini bildirmiştin çünkü sen iki şeyi asla kaybetmedin: İnancı ve umudu!
İnanca îtikât et! Umudu yorgan yap ve dışarıdaki soğuktan korun! Hayallerin çok yakın, güneşin çok yakın! Ve şunu da ölünceye kadar asla unutma! İnancın ve umudun varsa gerçekleşmesini istediğin hayallerini gerçek olmuş bil! Asla ve asla yılma! Sahip olduğun aynayı kıranların karşısına binlerce ayna ile çık ve binlerce kez parılda!
-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte;
bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
2014年11月10日月曜日
Gerçekten sana da kötü davranıldıysa oku...
Gerçekten sana da kötü davranıldıysa oku...
Bir geçmiş ve tecrübe dolu bin gelecek!
Her ne kadarda kurtulmak istesem de tırmalıyor bu yalnızlık beynimi... Ben ne yapmıştım ki sana hayat? Kurallarının dışına mı çıktım? Yapma dediği bir şeyi mi yaptım? Soruyorum sana hayat: Ben sana ne yaptım? Yerine göre davranmadım mı? Ağlamam gereken yerde ağlamadım mı? Gülmem gereken yerde gülmedim mi? Her şeyi olduğu gibi yaptım. Peki sen neden bana ısınamadın? Bana neden soğuk davrandın? Oysa ki senin için nelere katlandım...
Her zaman saçma sapan espriler yaptım. İnsanların yanında yaptım çekinmeden bunları. Biliyordum anormal karşılanacağımı. Ama yinede yaptım. Neden mi? Çok basit. Dikkat çekmek istedim. Ve ben hep güldüm bu yaptıklarıma... Dışarıdan saçma espriler yapan ve bunlara gülebilen bir insan olarak görünüyordum. Evet doğruydu! Çünkü öyle görünmem gerekiyordu. Başka yapabileceğim bir şey kalmamıştı çünkü...
Onların dikkatini çekmeye çalışırken daha fazla hakaret alıyordum. Daha fazla aşağılanıp itiliyordum. Gerçi hep böyle olmuştu. Tanımadığım, tadını bilmediğim bir durum değildi.
Yıllar boyunca itilmiş kakılmış ve hiç bir şey yapmamasına rağmen türlü türlü hakaretlere maruz kalmıştım. Söyle bana hayat, ne yapabilirdim? Nasıl davranabilirdim?
Geçenlerde bir yazı okumuştum, şöyle diyordu: ''Hatayı kendinizde arayın!''. Yıllardır aynaya bakıyorum tek görebildiğim çökmüş ve eskimiş bir yüz! Neden insanlara yapmış olduğum aşağılayıcı bir hareket göremiyorum?
Ben ne yaptım ki insanlara söyle bana hayat! Onlarla dış görünüşleri yüzünden dalga mı geçtim? Onları dışladım mı? Başka insanlara karşı onları kışkırttım mı? Neden susuyorsun, söylesene hayat!
Evet anladığım kadarı ile ben çok kötü bir insandım. Saydığım herşeyi farkında olmadan yapmışım. İnsanlara iyi davrandığımı zannederek onlara zarar vermişim. İnsanları üzmemeye çalışırken ne kalpler parçalamışım...
Şimdi dinle hayat! Bir daha bana neden böylesin deme! Yıllardır itilmiş, aşağılanmış birine göre yinede dimdik ayaktayım! Ama üzülmüyorum artık, eskisi kadar ağlamıyorum. İyi ki üzmüşler beni. İyi ki kırmışlar bu saf kalbimi. İyi ki hiç bir şey yapmamama rağmen itmişler beni! İyi ki düşünememişler beni... Onlara çok şey borçluyum. Eğer onlar olmasaydı şuan ki ben olamayacaktım. Teşekkürler geçmişte beni ezenler. Teşekkürler...
Ve şuana kadar yaşadığım bu hayattan şunu da anladım. Şahsımıza yapılan her kötülük aslında bizlere verilen en büyük iyilik. Benim için yaşadığım kötülüklerden bu denli bir iyilik çıkartan Rabbime hamd olsun!
İnsan başına gelenler ile mücadele etmeyi öğreniyor bu şekilde... Öğrendikçe kazanıyor. Bende kazandım! Ve bundan sonrada kazanan taraf hep ben olacağım!
-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
Bir geçmiş ve tecrübe dolu bin gelecek!
Her ne kadarda kurtulmak istesem de tırmalıyor bu yalnızlık beynimi... Ben ne yapmıştım ki sana hayat? Kurallarının dışına mı çıktım? Yapma dediği bir şeyi mi yaptım? Soruyorum sana hayat: Ben sana ne yaptım? Yerine göre davranmadım mı? Ağlamam gereken yerde ağlamadım mı? Gülmem gereken yerde gülmedim mi? Her şeyi olduğu gibi yaptım. Peki sen neden bana ısınamadın? Bana neden soğuk davrandın? Oysa ki senin için nelere katlandım...
Her zaman saçma sapan espriler yaptım. İnsanların yanında yaptım çekinmeden bunları. Biliyordum anormal karşılanacağımı. Ama yinede yaptım. Neden mi? Çok basit. Dikkat çekmek istedim. Ve ben hep güldüm bu yaptıklarıma... Dışarıdan saçma espriler yapan ve bunlara gülebilen bir insan olarak görünüyordum. Evet doğruydu! Çünkü öyle görünmem gerekiyordu. Başka yapabileceğim bir şey kalmamıştı çünkü...
Onların dikkatini çekmeye çalışırken daha fazla hakaret alıyordum. Daha fazla aşağılanıp itiliyordum. Gerçi hep böyle olmuştu. Tanımadığım, tadını bilmediğim bir durum değildi.
Yıllar boyunca itilmiş kakılmış ve hiç bir şey yapmamasına rağmen türlü türlü hakaretlere maruz kalmıştım. Söyle bana hayat, ne yapabilirdim? Nasıl davranabilirdim?
Geçenlerde bir yazı okumuştum, şöyle diyordu: ''Hatayı kendinizde arayın!''. Yıllardır aynaya bakıyorum tek görebildiğim çökmüş ve eskimiş bir yüz! Neden insanlara yapmış olduğum aşağılayıcı bir hareket göremiyorum?
Ben ne yaptım ki insanlara söyle bana hayat! Onlarla dış görünüşleri yüzünden dalga mı geçtim? Onları dışladım mı? Başka insanlara karşı onları kışkırttım mı? Neden susuyorsun, söylesene hayat!
Evet anladığım kadarı ile ben çok kötü bir insandım. Saydığım herşeyi farkında olmadan yapmışım. İnsanlara iyi davrandığımı zannederek onlara zarar vermişim. İnsanları üzmemeye çalışırken ne kalpler parçalamışım...
Şimdi dinle hayat! Bir daha bana neden böylesin deme! Yıllardır itilmiş, aşağılanmış birine göre yinede dimdik ayaktayım! Ama üzülmüyorum artık, eskisi kadar ağlamıyorum. İyi ki üzmüşler beni. İyi ki kırmışlar bu saf kalbimi. İyi ki hiç bir şey yapmamama rağmen itmişler beni! İyi ki düşünememişler beni... Onlara çok şey borçluyum. Eğer onlar olmasaydı şuan ki ben olamayacaktım. Teşekkürler geçmişte beni ezenler. Teşekkürler...
Ve şuana kadar yaşadığım bu hayattan şunu da anladım. Şahsımıza yapılan her kötülük aslında bizlere verilen en büyük iyilik. Benim için yaşadığım kötülüklerden bu denli bir iyilik çıkartan Rabbime hamd olsun!
İnsan başına gelenler ile mücadele etmeyi öğreniyor bu şekilde... Öğrendikçe kazanıyor. Bende kazandım! Ve bundan sonrada kazanan taraf hep ben olacağım!
-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
2014年11月7日金曜日
Yürüyorum
Durmadan yürüyorum...
Ben her zaman sessiz bir köşede oturup rüzgarı dinledim. Onunla konuştum. Çünkü beni anlayan bir beşer olmadı.
Ve ben hep ağladım. Gözyaşlarımı silecek kimse olmadı. Sebebi ise insanlar değildi! Bendim. Çünkü insanları kendi nedenlerimden dolayı üzemezdim. Benim gözyaşlarımı silerlerken onların gözyaşı akıtmalarını izleyemezdim.
Çamurluydu geçtiğim yollar. Her yer de kuyular vardı; çamurdan kuyular... Yürürken hep düşüyordum içlerine. Adeta ruhum kirleniyordu. Üzülmüyorum ama. Çünkü benim umutlarım vardı. Onları terk edemezdim. Benim dostlarımdı umutlarım. Onlar sayesinde çıkabiliyordum... Ruhum kirleniyordu bu çamur kuyularında belki fakat bedenim etkilenmiyordu. Çünkü ben zaten çamurdan yaratılmıştım. En başından beri alışkındım buna. Tadını biliyordu bedenim çünkü...
Ve bunu görüyordu dostlarım. Ben kaçıyordum, onlar ise takip etmek istiyorlardı beni. Ama yapamıyorlardı. Çünkü yol karanlıktı. Ve onlar göremiyorlardı. Ben görüyordum, çünkü ağlaya ağlaya, bir nevi görmeyi öğrendim. Ağlamak açıyordu gözlerimi çünkü.
Yürüyordum dostlardan kaçarak... Bu yaptığım ne kadarda kötüydü değil mi? Hayır değildi. Her seferinde bana ellerini uzatmışlardı. Ben bilerek vermedim ellerimi. Çünkü ellerim çoktan çamurlanmıştı. Onların da ellerine bulaştıramazdım...
Evet hala yürüyorum... Bu çamurlu çukurlu yolda yürüyorum. Önümü abuk subuk görerek yürüyorum. Yürürken de durmadan ağlıyorum. Gözlerim kızarıyor her seferinde...Yüzüm eskiyor.
Alıştım artık. Ruhum bitirmek istiyor bu yolu. Bedenim özü ile kalmaktan mutlu. İçimdeki her parça alıştı, biri hariç. Duygularım... O hep ağlıyor... O sevgiyi istiyor, kurtulmayı istiyor, gülmeyi istiyor! Yapamıyorum ki... Elimden gelen tek şey ise bu çamurlu yolun üzerine uzanmak ve üstüme çamurdan bir yorgan yapmak...
Olsun diyorum... Ne de olsa alıştım! Etkilenmiyorum. Ben yürümeye devam edeceğim. Bu yol elbet bir gün bitecek! Düşsem de bitecek, kalksam da... Asla vazgeçmeyeceğim varmak istediğim 'son'dan. Çünkü bu yolun bitiminde çok güzel şeyler var, bunu biliyorum. Hissediyorum... Hisler asla yalan söylemezler!
Ve biliyorum ki Allah kırık bir kalbe yardım eder...
-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
Ben her zaman sessiz bir köşede oturup rüzgarı dinledim. Onunla konuştum. Çünkü beni anlayan bir beşer olmadı.
Ve ben hep ağladım. Gözyaşlarımı silecek kimse olmadı. Sebebi ise insanlar değildi! Bendim. Çünkü insanları kendi nedenlerimden dolayı üzemezdim. Benim gözyaşlarımı silerlerken onların gözyaşı akıtmalarını izleyemezdim.
Çamurluydu geçtiğim yollar. Her yer de kuyular vardı; çamurdan kuyular... Yürürken hep düşüyordum içlerine. Adeta ruhum kirleniyordu. Üzülmüyorum ama. Çünkü benim umutlarım vardı. Onları terk edemezdim. Benim dostlarımdı umutlarım. Onlar sayesinde çıkabiliyordum... Ruhum kirleniyordu bu çamur kuyularında belki fakat bedenim etkilenmiyordu. Çünkü ben zaten çamurdan yaratılmıştım. En başından beri alışkındım buna. Tadını biliyordu bedenim çünkü...
Ve bunu görüyordu dostlarım. Ben kaçıyordum, onlar ise takip etmek istiyorlardı beni. Ama yapamıyorlardı. Çünkü yol karanlıktı. Ve onlar göremiyorlardı. Ben görüyordum, çünkü ağlaya ağlaya, bir nevi görmeyi öğrendim. Ağlamak açıyordu gözlerimi çünkü.
Yürüyordum dostlardan kaçarak... Bu yaptığım ne kadarda kötüydü değil mi? Hayır değildi. Her seferinde bana ellerini uzatmışlardı. Ben bilerek vermedim ellerimi. Çünkü ellerim çoktan çamurlanmıştı. Onların da ellerine bulaştıramazdım...
Evet hala yürüyorum... Bu çamurlu çukurlu yolda yürüyorum. Önümü abuk subuk görerek yürüyorum. Yürürken de durmadan ağlıyorum. Gözlerim kızarıyor her seferinde...Yüzüm eskiyor.
Alıştım artık. Ruhum bitirmek istiyor bu yolu. Bedenim özü ile kalmaktan mutlu. İçimdeki her parça alıştı, biri hariç. Duygularım... O hep ağlıyor... O sevgiyi istiyor, kurtulmayı istiyor, gülmeyi istiyor! Yapamıyorum ki... Elimden gelen tek şey ise bu çamurlu yolun üzerine uzanmak ve üstüme çamurdan bir yorgan yapmak...
Olsun diyorum... Ne de olsa alıştım! Etkilenmiyorum. Ben yürümeye devam edeceğim. Bu yol elbet bir gün bitecek! Düşsem de bitecek, kalksam da... Asla vazgeçmeyeceğim varmak istediğim 'son'dan. Çünkü bu yolun bitiminde çok güzel şeyler var, bunu biliyorum. Hissediyorum... Hisler asla yalan söylemezler!
Ve biliyorum ki Allah kırık bir kalbe yardım eder...
-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk
www.soncokyakin.blogspot.com.tr
2014年11月3日月曜日
Bana kalsın!
Kalanlar
Sen yolundan ayrılma!
Kaldığın sürece yaşarsın.
Alın diskoları şarapları,
Dualar bana kalsın!
Kaldığın sürece yaşarsın.
Alın diskoları şarapları,
Dualar bana kalsın!
Söylenilenlere kulak asma!
Kulakların olduğu sürece duyarsın.
Alın hakaretleri küfürleri,
Edep, ahlak bana kalsın!
Kulakların olduğu sürece duyarsın.
Alın hakaretleri küfürleri,
Edep, ahlak bana kalsın!
Kalbin varsa ağla!
Ancak sevdikçe ağlarsın.
Alın aldatmacaları,
Temiz aşklar bana kalsın!
Ancak sevdikçe ağlarsın.
Alın aldatmacaları,
Temiz aşklar bana kalsın!
Gözün görüyorsa iyi bak!
Gördükleri kadar anlarsın.
Alın malları, maddiyatları,
Maneviyatlar bana kalsın!
Gördükleri kadar anlarsın.
Alın malları, maddiyatları,
Maneviyatlar bana kalsın!
Üzülüyorsan dikkatle oku!
Üzülüyorsan mutlaka oku!
Üzülmen için hiç bir neden yok!
Niye mi?
Çünkü sana verilen bu ömürde başrolde sen varsın. Baksana kendi gözlerinle görüyorsun. Kendi kulaklarınla duyuyorsun. Sen neredeysen orada yaşadıklarını sen hissediyorsun. Parmağın kesilse senin canın yanıyor. Kısaca yaşadığın sürece bu hayatta başrolü sen oynuyorsun! Bu yüzden üzülmene gerek yok. İnsanlar filmlerde olsun, tiyatrolarda olsun başrol oynamayı isterler. Unutma sen yaşayan bu evrende başroldesin! Ölünceye kadarda başrolde sen olacaksın! Bunda elbette bir hikmet var. O da şudur, Allah'ın seni yaşayacağın bu hayatta her şeyi hissetmeni istemesi. Unutma sen bir 'yok' tun. Ama seni var etti. Sonra senin 'hissetmeni' sağladı ve sana bir rol verdi. Hemde en güzel rolü.
Niye mi?
Çünkü sana verilen bu ömürde başrolde sen varsın. Baksana kendi gözlerinle görüyorsun. Kendi kulaklarınla duyuyorsun. Sen neredeysen orada yaşadıklarını sen hissediyorsun. Parmağın kesilse senin canın yanıyor. Kısaca yaşadığın sürece bu hayatta başrolü sen oynuyorsun! Bu yüzden üzülmene gerek yok. İnsanlar filmlerde olsun, tiyatrolarda olsun başrol oynamayı isterler. Unutma sen yaşayan bu evrende başroldesin! Ölünceye kadarda başrolde sen olacaksın! Bunda elbette bir hikmet var. O da şudur, Allah'ın seni yaşayacağın bu hayatta her şeyi hissetmeni istemesi. Unutma sen bir 'yok' tun. Ama seni var etti. Sonra senin 'hissetmeni' sağladı ve sana bir rol verdi. Hemde en güzel rolü.
Bu yüzden üzülme artık. Bu oyunda en güzel şekilde rolünü oyna. Oynaki izleyenler seni beğensin. İzleyenler seni taktir etsin ve sergilediğin bu oyunun sonunda sana bir hediye versin. Seni ödüllendirsin.
Hayatta başına gelebilecek her kötü duruma karşı diren! Sen insansın ve sana bu kötülükleri yapanlar da insan! Emin ol aranızda hiç bir fark yok! Diyeceksin ki parası var, arkadaşları var vs. Unutma seninde Allah'ın var. Allah demiyor mu ''Ben sana yeterim kulum!'' diye? O halde sende Allah'a cevap ver ve 'Deki: Allah yeter'.
Unutma sen bu dünyada sadece ömrün kadar varsın. Haydi göreyim seni! Takdir edilecek bir şekilde bu oyunu oyna ve sahneden alkışlanarak in!
2014年10月24日金曜日
Sen kimsin?
Tüm 'ben'liğin ile oku!
Ah evet ben! Ben kim miyim? Ben bir bilinememezliğin uğrunda sürüklenen, karanlığın dostu, yalnızlığın arkadaşı ve sonsuzluğun hayranlarından biriyim...
Bilinmeyen tarafıma hayran kalmış ve içimde saklı olan siyah bir meleğin peşinden koşan; rüzgar kadar hızlı olmak isteyip de bir kaplumbağa misali yol kat edemeyen çelişkisel bir varlığım.
Keşke kim olduğumu bilebilsem ve sürüklenip durduğum bu akıntıya karşı koyabilsem.. Keşkelerle kurduğum bu dünyamda biraz olsun gerçekleşen hayallerimin var olmasını hayal ederken gerçek olsam ve kim olduğumu bilebilme yolunda birazcıkta olsun yol katetmiş sayılabilsem...
Her ne kadarda kaybolmuş ve karanlıkta sessizce oturmuş bir benliğe sahip olsamda biliyorum ki beklentiler her zaman üzmeyecek. Ve benim bilemediğim bu benliğim bir gün açığa çıkacak. Ve son kez yanacak benim için bir mum.. Ve yatsı gelince sönecek...
Keşke içimde yanan bu bitmek bilmez alevleri insanlara tam anlamı ile hisettirebilsem...
Belki bu da bir gün olur. Yalnız bildiğim tek şey var; asla ve asla bu alevlerin kökünü kimseye anlatamayacağım. Kaynağını dile getiremeyeceğim...
O benim iç parçalayacım, yürek yakıcım, tek pişmanlığım. O benim tek yakarışım.
Keşke affolunsa...
Son olarak: Ben buyum ve beni bu şekilde kabul et! Çünkü ben bile kendimi bu şekilde kabul ettim. Eğer etmeyecek isen o da olur. Yalnız olabildiğince okuduklarından kendine bir pay çıkar.
-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk
Ah evet ben! Ben kim miyim? Ben bir bilinememezliğin uğrunda sürüklenen, karanlığın dostu, yalnızlığın arkadaşı ve sonsuzluğun hayranlarından biriyim...
Bilinmeyen tarafıma hayran kalmış ve içimde saklı olan siyah bir meleğin peşinden koşan; rüzgar kadar hızlı olmak isteyip de bir kaplumbağa misali yol kat edemeyen çelişkisel bir varlığım.
Keşke kim olduğumu bilebilsem ve sürüklenip durduğum bu akıntıya karşı koyabilsem.. Keşkelerle kurduğum bu dünyamda biraz olsun gerçekleşen hayallerimin var olmasını hayal ederken gerçek olsam ve kim olduğumu bilebilme yolunda birazcıkta olsun yol katetmiş sayılabilsem...
Her ne kadarda kaybolmuş ve karanlıkta sessizce oturmuş bir benliğe sahip olsamda biliyorum ki beklentiler her zaman üzmeyecek. Ve benim bilemediğim bu benliğim bir gün açığa çıkacak. Ve son kez yanacak benim için bir mum.. Ve yatsı gelince sönecek...
Keşke içimde yanan bu bitmek bilmez alevleri insanlara tam anlamı ile hisettirebilsem...
Belki bu da bir gün olur. Yalnız bildiğim tek şey var; asla ve asla bu alevlerin kökünü kimseye anlatamayacağım. Kaynağını dile getiremeyeceğim...
O benim iç parçalayacım, yürek yakıcım, tek pişmanlığım. O benim tek yakarışım.
Keşke affolunsa...
Son olarak: Ben buyum ve beni bu şekilde kabul et! Çünkü ben bile kendimi bu şekilde kabul ettim. Eğer etmeyecek isen o da olur. Yalnız olabildiğince okuduklarından kendine bir pay çıkar.
-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk
2014年9月28日日曜日
Nereye gidiyor bu dünya, nereye gidiyor insan?
Son Durum
Sessizce yürürken yolda,gözlerim takılıyor insanlara.
Kaldırıyorum kafamı ve bir bakış atıyorum alana.
Peşinden koştukları şeyler ne kadar da ahmakça!
Bu ne bağlılık dünyaya, ne kadarda safça!
Kaldırıyorum kafamı ve bir bakış atıyorum alana.
Peşinden koştukları şeyler ne kadar da ahmakça!
Bu ne bağlılık dünyaya, ne kadarda safça!
Çaresizce bakıyorum ve üzülüyorum.
Ağlamak geliyor içimden durduramıyorum.
Ve üzüntülerim bir anda kuyuya dönüşüyor!
Düşüyorum içine; boğularak ölüyorum.
Ağlamak geliyor içimden durduramıyorum.
Ve üzüntülerim bir anda kuyuya dönüşüyor!
Düşüyorum içine; boğularak ölüyorum.
İnsanlık öldü, anlayış battı!
Hakikat doğru hattı ama yattı!
İnsanoğlu sinsice bir birini sattı!
Mevlayı söküp bir kenara attı!
Hakikat doğru hattı ama yattı!
İnsanoğlu sinsice bir birini sattı!
Mevlayı söküp bir kenara attı!
Ey insan yazdıklarımı lütfen dikkatle oku!
Bunlar ne bir söz ne de bir yazı grubu!
Amacım belli, sende gör son durumu.
Belki bırakırsın kulu, bulursun doğru yolu!!!
Bunlar ne bir söz ne de bir yazı grubu!
Amacım belli, sende gör son durumu.
Belki bırakırsın kulu, bulursun doğru yolu!!!
2014年9月1日月曜日
Aşağılamak?
İnsanları aşağılayanlar, aşağıladıkları insanlardan daha aşağı bir seviyededirler.
-Onur Yuruk
-Onur Yuruk
2014年8月31日日曜日
Geçiciliklere hayran kalmak...
Dünya aşklarını ve dünyaya ait geçicilikleri anlatan şiirler, yazılar...
Insanlar bu tarz yazılara bayılıyor.Yalnız birşeyi unutuyorlar; bu yazıların anlattığı konuların bir gün son bulacağı gerçeği gibi, onlarında bu zevkleri bir gün son bulacak!
Insanlar bu tarz yazılara bayılıyor.Yalnız birşeyi unutuyorlar; bu yazıların anlattığı konuların bir gün son bulacağı gerçeği gibi, onlarında bu zevkleri bir gün son bulacak!
2014年8月29日金曜日
Ey Gönül
Ey Gönül!
Neden üzgünsün?
Acı çekmen niye?
İstediğin ağaçlar sulanmadı mı bu diyarda?
İstediğin yıldızlar kaymadı mı senin için gökyüzünde halka halka..
Bir kez olsun gülmedin, neden?
Acı çekmen niye...
Rahatla biraz rahatla gönül sularında.
Selam gönder gönlündeki şairlere, yazarlara.
Seni dinliyorum Ey Gönül!
Seninleyim her an!
Seni dinliyorum.
İkimizde biriz seninle...
Sen bensin bende senim her yerde.
Yapayalnızız kendi benliğimizde, benliğimizce.
Peki bitecek mi biliyor musun bu hüzün?
Sona erecek mi bir gün bu üzgün yüzün?
Kurtarıcı mı bekliyorsun yoksa!
Kimi bekliyorsun?
Nerede bekliyorsun?
İkimiz tek bir bedeniz, tekiz, biriz.
Beklediğin kurtarıcı biz olabilir mi?
Ben olabilir mi?
Rahatla gönül!
O kurtarıcı zaten kurtardı bizi...
Beni kurtardı.
Tekliğimi kurtardı.
O öyle bir kurtarıcı ki,
Ben yokken o vardı.
Hala bir kurtarıcı mı bekliyorsun?
Hayır, beklemiyorsun.
Dinle o zaman beni lütfen 'BEN'im.
Kapat sessizliğini bir kutuya
At onu yorgun geçen rüyalarına.
Sessizce at, sessizce.
Sonra tekrar dön baharına.
Çiçek açtır o solgun yapraklı ağaçlarına.
Su dök acı çeken mezarlığındaki sessiz topraklara...
Üzülme Ey Gönül!
Gül Ey Gönül!
Sevin Ey Gönül!
Sevdir Ey Gönül!
Sev Ey Gönül!
- Onur Yuruk
Neden üzgünsün?
Acı çekmen niye?
İstediğin ağaçlar sulanmadı mı bu diyarda?
İstediğin yıldızlar kaymadı mı senin için gökyüzünde halka halka..
Bir kez olsun gülmedin, neden?
Acı çekmen niye...
Rahatla biraz rahatla gönül sularında.
Selam gönder gönlündeki şairlere, yazarlara.
Seni dinliyorum Ey Gönül!
Seninleyim her an!
Seni dinliyorum.
İkimizde biriz seninle...
Sen bensin bende senim her yerde.
Yapayalnızız kendi benliğimizde, benliğimizce.
Peki bitecek mi biliyor musun bu hüzün?
Sona erecek mi bir gün bu üzgün yüzün?
Kurtarıcı mı bekliyorsun yoksa!
Kimi bekliyorsun?
Nerede bekliyorsun?
İkimiz tek bir bedeniz, tekiz, biriz.
Beklediğin kurtarıcı biz olabilir mi?
Ben olabilir mi?
Rahatla gönül!
O kurtarıcı zaten kurtardı bizi...
Beni kurtardı.
Tekliğimi kurtardı.
O öyle bir kurtarıcı ki,
Ben yokken o vardı.
Hala bir kurtarıcı mı bekliyorsun?
Hayır, beklemiyorsun.
Dinle o zaman beni lütfen 'BEN'im.
Kapat sessizliğini bir kutuya
At onu yorgun geçen rüyalarına.
Sessizce at, sessizce.
Sonra tekrar dön baharına.
Çiçek açtır o solgun yapraklı ağaçlarına.
Su dök acı çeken mezarlığındaki sessiz topraklara...
Üzülme Ey Gönül!
Gül Ey Gönül!
Sevin Ey Gönül!
Sevdir Ey Gönül!
Sev Ey Gönül!
- Onur Yuruk
Aldanmak?
Ve onlar her zaman karanlığa aldandı...
Oysa ki sonuç hep aynıydı;
-Karanlıklar içinde, parlayan taşlarını yitirmiş binlerce gönül...
Gündüz vardı her zaman, gece de öyle...
Zannettmeyin ki bizler aydınlıktayız.
Hayır bizler her zaman güneşin 'gölgesinde' idik...
Oysa ki sonuç hep aynıydı;
-Karanlıklar içinde, parlayan taşlarını yitirmiş binlerce gönül...
Gündüz vardı her zaman, gece de öyle...
Zannettmeyin ki bizler aydınlıktayız.
Hayır bizler her zaman güneşin 'gölgesinde' idik...
Belki Hep
Yüz binlerce kez dua edeceğim gelecek için,
Mutluluk için, huzur için, sevgi için.
Acı çekip duracağım belki..
Yılmayacak bu gönül,
Zulmetseler hep.
Hakaretlere maruz kalacağım,
Ağlayacağım belki hep.
Çok güneşler batacak,
Üzüleceğim belki hep.
Hiçbir şey yapamayacağımı bilsem bile,
Dua edeceğim belki hep,
Sığınacağım belki hep,
Yalvaracağım belki hep.
Her şeye karşı dimdik duracağım çünkü,
Kırılacak bu gönül durmadan,
Belki hep.
-Onur Yuruk
Mutluluk için, huzur için, sevgi için.
Acı çekip duracağım belki..
Yılmayacak bu gönül,
Zulmetseler hep.
Hakaretlere maruz kalacağım,
Ağlayacağım belki hep.
Çok güneşler batacak,
Üzüleceğim belki hep.
Hiçbir şey yapamayacağımı bilsem bile,
Dua edeceğim belki hep,
Sığınacağım belki hep,
Yalvaracağım belki hep.
Her şeye karşı dimdik duracağım çünkü,
Kırılacak bu gönül durmadan,
Belki hep.
-Onur Yuruk
Umut
Gönlümde ki bir güneşti ahlak,
Dünya'yı tanıdıktan sonra eridi,söndü...
Bırakmadı aramayı gönlüm; koştu, çırpındı, yoruldu...
Hisseti tekrar varlığını.
Yok olamazdı!
Eriyemezdi!
Sönemezdi!
Sustu, ağlamaya başladı...
Hiç bir zaman umudunu yitirmedi.
Çünkü umut; her zaman vardı.
Belki bir gün bulacaktı.
Sevdiğini, gerçek olanı, olması gerekeni bulacaktı.
Şahlandı, koştu, koştu, koştu...
Cesaret tek dostuydu bu yolda.
İnanç ile tanıştı; mutlu oldu.
Rabb'i tanıdı; aşık oldu.
Herşeyini yitiren bu gönül bir kez daha gülüyordu şimdi.
Aradığı şeyi bulmuştu çoktan.
Belki Güneşi yok olmuştu ama,
Bütün gece Ay hep onunlaydı...
-Onur Yuruk
Dünya'yı tanıdıktan sonra eridi,söndü...
Bırakmadı aramayı gönlüm; koştu, çırpındı, yoruldu...
Hisseti tekrar varlığını.
Yok olamazdı!
Eriyemezdi!
Sönemezdi!
Sustu, ağlamaya başladı...
Hiç bir zaman umudunu yitirmedi.
Çünkü umut; her zaman vardı.
Belki bir gün bulacaktı.
Sevdiğini, gerçek olanı, olması gerekeni bulacaktı.
Şahlandı, koştu, koştu, koştu...
Cesaret tek dostuydu bu yolda.
İnanç ile tanıştı; mutlu oldu.
Rabb'i tanıdı; aşık oldu.
Herşeyini yitiren bu gönül bir kez daha gülüyordu şimdi.
Aradığı şeyi bulmuştu çoktan.
Belki Güneşi yok olmuştu ama,
Bütün gece Ay hep onunlaydı...
-Onur Yuruk
Günahlarım
Kalbimin üstünde siyah siyah noktalarım,
Bir sürü haline gelmiş küçücük günahlarım,
Yakıyorlar beni, ben farkında değilim!
Onlar benim ellerimde ki alevden toplarım.
Bir çare bana dost, artık bir çare
Dayanamıyor kalbim bu çirkinliklere
Kaçsam boş, kurtulmaya çalışsam boş
Sultan olmuş günahlarım kalbime, derinlerde,
-Onur Yuruk
Bir sürü haline gelmiş küçücük günahlarım,
Yakıyorlar beni, ben farkında değilim!
Onlar benim ellerimde ki alevden toplarım.
Bir çare bana dost, artık bir çare
Dayanamıyor kalbim bu çirkinliklere
Kaçsam boş, kurtulmaya çalışsam boş
Sultan olmuş günahlarım kalbime, derinlerde,
-Onur Yuruk
Çaresizlik
İnsanlar sürükledi bizleri diplere, derinlere...
Hakaretler ile yüzleşmek bu kadar zordu işte,
İki göz verildi insana görsün diye,
Kullanamadı, kullandırtmadılar...
Kızgın demirlerden kurtulmak istedi sadece,
Yıkmak istedi onları bütün kalbiyle!
Söndürmek için acımasızca girdi demirli yere,
Söndüremedi, söndürtmediler.
Kılıktan kılığa girdi, şekilden şekile
Boyandı siyaha, mora, yeşile,
Doğru yolda olmak istedi sadece
Olamadı oldurtmadılar...
-Onur Yuruk
Hakaretler ile yüzleşmek bu kadar zordu işte,
İki göz verildi insana görsün diye,
Kullanamadı, kullandırtmadılar...
Kızgın demirlerden kurtulmak istedi sadece,
Yıkmak istedi onları bütün kalbiyle!
Söndürmek için acımasızca girdi demirli yere,
Söndüremedi, söndürtmediler.
Kılıktan kılığa girdi, şekilden şekile
Boyandı siyaha, mora, yeşile,
Doğru yolda olmak istedi sadece
Olamadı oldurtmadılar...
-Onur Yuruk
Mor Bulut'a Elveda
Bizler hiçbir zaman yaşayamadık sevgimizi,
Kendi boynumuza doladık gönül iplerimizi.
İstedi bu gönül daima; sevmek ve sevilmek,
Büzüldü kollarına, büzüldü sonsuza dek!
İstediğin kadar iste, senin olmayacak o taht,
Bu gönül hep böyle; perişan ve bedbaht.
İşte böyleydi bizim hayatlarımız,
Hep derindi, çileliydi yalnızlıklarımız.
Güle güle sevdam, güle güle Aşkım...
Güle güle içime attığım ahlaksızlığım...
-Onur Yuruk
Kendi boynumuza doladık gönül iplerimizi.
İstedi bu gönül daima; sevmek ve sevilmek,
Büzüldü kollarına, büzüldü sonsuza dek!
İstediğin kadar iste, senin olmayacak o taht,
Bu gönül hep böyle; perişan ve bedbaht.
İşte böyleydi bizim hayatlarımız,
Hep derindi, çileliydi yalnızlıklarımız.
Güle güle sevdam, güle güle Aşkım...
Güle güle içime attığım ahlaksızlığım...
-Onur Yuruk
Sevgi çok güzel...
İnsan olmayana ''insan'' gibi davranılacağını zannediyorsa kişi büyük bir yanılgı içerisindedir. Yalnız bizler herkese insan gibi davranıyoruz. Nedeni çok basit, çünkü bizler ''İnsanız''.
Benden istediğiniz kadar nefret edin, kin duyun, haykırarak ağızlarınızdan köpük saçın, inanın artık sizlerden nefret etmiyorum, sizlere kin duymuyorum. Sizleri seviyorum. İnsan olduğunuz için seviyorum. Sevgiyi yaratanın birer eseri olduğunuz için seviyorum... Sizleri SEVİYORUM...
-Onur Yuruk
Benden istediğiniz kadar nefret edin, kin duyun, haykırarak ağızlarınızdan köpük saçın, inanın artık sizlerden nefret etmiyorum, sizlere kin duymuyorum. Sizleri seviyorum. İnsan olduğunuz için seviyorum. Sevgiyi yaratanın birer eseri olduğunuz için seviyorum... Sizleri SEVİYORUM...
-Onur Yuruk
Yemin Ediyorum!!!
Geçiciliklere hayran kalmış sizler ile hiç bir bağım olamaz! Ben sonsuza aşığım... İşte sizler aşkın ne olduğunu bilmiyorsunuz. Aşk sonsuzluktur.
Her zaman gülün, aşağılayın, nefret edin, kin kusun.. Bu şekilde eğlenin, tadını çıkarın.. Sizler "aptallıklar" ile mutlu olduğunuzu zannedin..Sonra durmayın bunlar ile bir kule yapın. İnanın o kuleyi küçücük bir torbaya sığdıracağım! Sonrada o torbayı kahkahalar atarak CEHENNEMİN DİBİNE ATACAĞIM!
Yemin ederim ki DİBİNE atacağım!!!
-Onur Yuruk
Her zaman gülün, aşağılayın, nefret edin, kin kusun.. Bu şekilde eğlenin, tadını çıkarın.. Sizler "aptallıklar" ile mutlu olduğunuzu zannedin..Sonra durmayın bunlar ile bir kule yapın. İnanın o kuleyi küçücük bir torbaya sığdıracağım! Sonrada o torbayı kahkahalar atarak CEHENNEMİN DİBİNE ATACAĞIM!
Yemin ederim ki DİBİNE atacağım!!!
-Onur Yuruk
Küçük Dut
Bir dut düştü yere, çürümüş dallarımdan
Ağlayarak düştü, hali binbir perişan
Kurtaranı yoktu, hayatın kanunu bu
Bir dut olsa bile, ölüm onun da sonu
Yoktu bir anlamı, çürük dalda durmanın
Sessizce bekleyip, yavaş yavaş kokmanın
Düşmemekten başka, varmıydı ki çaresi?
Biliyordu o da, hoştu ölümün sesi...
Şimdi o dut benim, çürük dal ise dünya
Yaşamak anlamsız, kalmamışken haya
Tek kurtuluş yolu, atlamaktır bu daldan
Hayat zincirini, koparmaktır bu yoldan...
-Onur Yuruk
Ağlayarak düştü, hali binbir perişan
Kurtaranı yoktu, hayatın kanunu bu
Bir dut olsa bile, ölüm onun da sonu
Yoktu bir anlamı, çürük dalda durmanın
Sessizce bekleyip, yavaş yavaş kokmanın
Düşmemekten başka, varmıydı ki çaresi?
Biliyordu o da, hoştu ölümün sesi...
Şimdi o dut benim, çürük dal ise dünya
Yaşamak anlamsız, kalmamışken haya
Tek kurtuluş yolu, atlamaktır bu daldan
Hayat zincirini, koparmaktır bu yoldan...
-Onur Yuruk
Çaresizce Bekleyiş
Yine üstüme geliyor kırmızı iğneler,
Etrafımda dağlar gibi sahtekar gölgeler.
Ölü ağaçlarla dolu bir labirentteyim,
Nasıl kalkar üstümden bu karanlık perdeler?
Taht kurmuş gönlümde, padişah gibi sütunlar,
Korkutucu aynalar, kısık sesli çığlıklar.
Zindanlarda oturmuş umutla bekliyorum,
Ne dostlar geliyor, ne de beyaz atlılar...
Yer yarılıyor sanki, gökle yarış tutuyor.
Kahpe dünyanın sonu nerelere gidiyor?
Boşuna bu endişeler, çünkü biliyorum
Bu kötü filmin sonu 'Kıyametle' bitiyor!
-Onur Yuruk
Etrafımda dağlar gibi sahtekar gölgeler.
Ölü ağaçlarla dolu bir labirentteyim,
Nasıl kalkar üstümden bu karanlık perdeler?
Taht kurmuş gönlümde, padişah gibi sütunlar,
Korkutucu aynalar, kısık sesli çığlıklar.
Zindanlarda oturmuş umutla bekliyorum,
Ne dostlar geliyor, ne de beyaz atlılar...
Yer yarılıyor sanki, gökle yarış tutuyor.
Kahpe dünyanın sonu nerelere gidiyor?
Boşuna bu endişeler, çünkü biliyorum
Bu kötü filmin sonu 'Kıyametle' bitiyor!
-Onur Yuruk
Karanlıkta Kaybolmak
Ağlıyorsun şimdi, karanlık bir odada.
Göz yaşından başka hiç kimse yok yanında,
Başını öne eğmişsin, sallanıyorsun,
Durmadan, yalnızlığın mor salıncağında..
Her geçen saniye, küsüyorsun hayata,
Korkuların yanına geliyor adeta,
Çürümüş meyveler sunuyor sana sonkez
Titreyerek, ölümün soğuk sofrasında.
Üzülüyorsun geçmişe, yaptıklarına
Herşey anlamsız artık ağlamak ne fayda?
Bu renksiz kabusu bitirmek için durma!
Sal kendini, mezarlığın loş toprağına...
-Onur Yuruk
Göz yaşından başka hiç kimse yok yanında,
Başını öne eğmişsin, sallanıyorsun,
Durmadan, yalnızlığın mor salıncağında..
Her geçen saniye, küsüyorsun hayata,
Korkuların yanına geliyor adeta,
Çürümüş meyveler sunuyor sana sonkez
Titreyerek, ölümün soğuk sofrasında.
Üzülüyorsun geçmişe, yaptıklarına
Herşey anlamsız artık ağlamak ne fayda?
Bu renksiz kabusu bitirmek için durma!
Sal kendini, mezarlığın loş toprağına...
-Onur Yuruk
Hancı
Hızla yürürken bir gün, korkmadan yolumda
Büyük kanatlı bir nur, duruverdi karşımda
Anlamıştım çoktan ben vaktim doldu bu handa
Bu hayat nasıl bitti, anlamadım o anda.
Yaptıklarım aklımdan, film gibi geçiyordu.
Almak için canımı, bana yaklaşıyordu.
Süre dolmuştu artık, gitme vaktiydi şimdi
Çekti ruhumu benden, göklere uçuverdi.
Uçarken yavaşladı, durdu yeni bir Handa
Koydu aciz ruhumu, tamda karşısına
Dedi ki bana 'Ey sen!' ne diye korkuyorsun?
Rabbine gidiyoruz, neden üzülüyorsun?
Bende durdum o anda; korkmadan, titremeden
İçimdeki dertleri, söyleyiverdim hemen.
Dedim ki 'Büyük elçi!' bana çok zulmettiler
Ne zaman bu terazi, hak olanı dengeler?
Tekrar bana dedi ki terazi bozuk değil,
Bak şu büyük aynaya, izlede herşeyi bil!
Bakarken ben aynaya, bir insanı gösterdi.
Bu insan dünyadayken, bana çok zulmederdi.
Dünya üzerinde o, bozgunculuk yaparken,
Ağlamaya başladım, hemde hiç durmadan ben.
Yaptıklarını gördün, şimdi bu pis hainin,
Sakın korkma ona da gelecek 'Azrail'in.
O zaman ne yapacak, nerelere kaçacak?
Kaçamazdı bir yere, burasıdır 'son durak'.
Ben burada izlerken, gidiverdi yanımdan.
Aldı onun canını, uçuverdi oradan.
Şaşkınlıklar içinde, bakarken ben aynaya
Bozguncunun o ruhu, giriverdi lavlara.
Inanmıştım artık ben, gerçekten o 'Hancı'ydı.
Vakti geleni alır, adaleti sağlardı.
Anladım ki şimdi ben, hiç biri yalan değil,
Yapılanların ise, karşılığı yok değil!
-Onur Yuruk
Büyük kanatlı bir nur, duruverdi karşımda
Anlamıştım çoktan ben vaktim doldu bu handa
Bu hayat nasıl bitti, anlamadım o anda.
Yaptıklarım aklımdan, film gibi geçiyordu.
Almak için canımı, bana yaklaşıyordu.
Süre dolmuştu artık, gitme vaktiydi şimdi
Çekti ruhumu benden, göklere uçuverdi.
Uçarken yavaşladı, durdu yeni bir Handa
Koydu aciz ruhumu, tamda karşısına
Dedi ki bana 'Ey sen!' ne diye korkuyorsun?
Rabbine gidiyoruz, neden üzülüyorsun?
Bende durdum o anda; korkmadan, titremeden
İçimdeki dertleri, söyleyiverdim hemen.
Dedim ki 'Büyük elçi!' bana çok zulmettiler
Ne zaman bu terazi, hak olanı dengeler?
Tekrar bana dedi ki terazi bozuk değil,
Bak şu büyük aynaya, izlede herşeyi bil!
Bakarken ben aynaya, bir insanı gösterdi.
Bu insan dünyadayken, bana çok zulmederdi.
Dünya üzerinde o, bozgunculuk yaparken,
Ağlamaya başladım, hemde hiç durmadan ben.
Yaptıklarını gördün, şimdi bu pis hainin,
Sakın korkma ona da gelecek 'Azrail'in.
O zaman ne yapacak, nerelere kaçacak?
Kaçamazdı bir yere, burasıdır 'son durak'.
Ben burada izlerken, gidiverdi yanımdan.
Aldı onun canını, uçuverdi oradan.
Şaşkınlıklar içinde, bakarken ben aynaya
Bozguncunun o ruhu, giriverdi lavlara.
Inanmıştım artık ben, gerçekten o 'Hancı'ydı.
Vakti geleni alır, adaleti sağlardı.
Anladım ki şimdi ben, hiç biri yalan değil,
Yapılanların ise, karşılığı yok değil!
-Onur Yuruk
Paranın Kullarına
Gözlerimde yaş var şimdi, gönlümde vaha...
Bütün bedenim ağlıyor benim aslında.
Kelimelere dökmek çok zor, tarifsiz...
Bu bedenim neden şimdi çaresiz?
Hiç durmadan ağlasam sabahlara kadar.
Üzülsem, perişan olsam parçalanana kadar!
Yırtsam boğazımı bağırarak çatlayana kadar...
Hakkım yok benim gülmeye,ölünceye kadar.
Hiç bir sey yapamıyorum ağlamaktan başka!
Söz geçiremiyorum insafsız insanlara(!)
Nefretin ve kin'in kulları olmuşlardır onlar,
Artık onları ne bıçak paklar ne de ip paklar!
Acıma yokmu bunlarda vicdan yok mu?
Sevgi yokmu bunlarda kalp yok mu?
Anlamaları çok mu zor, bu hayat yalan!
Ye iç gez dolaş ama bir gün öleceksin inan!
Neden anlatıyorum ki durmadan ben bunları?
Yine anlamayacak onlar; paranın kulları!
Her gün lanet ediyorum size acı çekerek ölün!
Öyle ölmeseniz bile öbür dünyada görün!
-Onur Yuruk
Bütün bedenim ağlıyor benim aslında.
Kelimelere dökmek çok zor, tarifsiz...
Bu bedenim neden şimdi çaresiz?
Hiç durmadan ağlasam sabahlara kadar.
Üzülsem, perişan olsam parçalanana kadar!
Yırtsam boğazımı bağırarak çatlayana kadar...
Hakkım yok benim gülmeye,ölünceye kadar.
Hiç bir sey yapamıyorum ağlamaktan başka!
Söz geçiremiyorum insafsız insanlara(!)
Nefretin ve kin'in kulları olmuşlardır onlar,
Artık onları ne bıçak paklar ne de ip paklar!
Acıma yokmu bunlarda vicdan yok mu?
Sevgi yokmu bunlarda kalp yok mu?
Anlamaları çok mu zor, bu hayat yalan!
Ye iç gez dolaş ama bir gün öleceksin inan!
Neden anlatıyorum ki durmadan ben bunları?
Yine anlamayacak onlar; paranın kulları!
Her gün lanet ediyorum size acı çekerek ölün!
Öyle ölmeseniz bile öbür dünyada görün!
-Onur Yuruk
登録:
投稿 (Atom)