悲伤的歌曲

Translate-翻译

2014年11月30日日曜日

Azazil'in sevgisi

Sen gerçekten Allah'ı sevmedin Azazil! Sen Allah'ın sevgisini sevdin. Bu sevginin sana verdiği mertebeyi sevdin... Keşke O'na olan aşkın saf bir bal olarak kalsaydı. Hiç bir zaman bozulup adına 'tutku' dediğimiz zehirli bir bala dönüşmeseydi... 

Yıldıramazssınız!!!

Yılmayacağım!

Işık yoktu benim yanımda.
Benliğimse hep karanlıklarda.
Bir ben vardım birde cinler,
Kaybolmuştum yalnızlıkta.

İttiler beni hep deli dediler!
Yan göz ile baktılar sevmediler!
İyi niyetimi kullandıktan sonra,
Ahmak deyip çekip gittiler...

Ben ise asla yılmadım!
Üzdüler diye yolda kalmadım!
Her zaman yanımda olan,
Allah'a yalvardım, yakardım.

Ve sonra zaman geçti anladım.
Yalnızlık O'na giden bir adım!
Gözyaşlarım ise elimde tuttuğum;
Yolumu aydınlatan ışığım...

Asla yılmayacağım! Istediğiniz kadar hakaret edin dışlayın hatta ve hatta benden nefret edin! Kırılacağım evet ama yılmayacağım!!! Ben yalnız yürüyorum bu yolda yanımda sadece Allah var... Merdivenin basamaklarından yavaşça çıkacağım. Ayağım takılacak belki çıktığımdan daha fazla düşeceğim! Asla ve asla "Çıkmasaydım daha iyiydi!" demeyeceğim! Her basamakta kayıp düşeceğimi bilsem bile yılmayacağım! Çünkü görüyorum... Çıkışı görüyorum. Burası karanlık evet biliyorum ama orası aydınlık. Ben aydınlığa ulaşamasam bile ulaşmaya çalıştığım için mutlu olacağım!

-Onur Yuruk

www.soncokyakin.blogspot.com.tr

2014年11月19日水曜日

Mutlaka!

Elbet bir gün...


Bu karanlık yolda doğruları,
Zaman geçtikçe bileceksin.
Sana bağladıkları muskaları,
Dua bilince çözeceksin!

Bağla gözlerine bandını,
Görmeden öleceksin...
Yaptıklarının karşılığını,
Ölünce göreceksin!
Sen sabret bedenim
İşkenceleri geçeceksin!
Umudunu kesme, eminim,
Ne zaferler elde edeceksin!
-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk

www.soncokyakin.blogspot.com.tr

2014年11月14日金曜日

Sadece hayalleri olanlar okusun...

Merhaba hayal kurduğu için dışlanmış ve bizzat dışlananlar tarafından hayalleri kırılmış hayalperest! 

Hayallerinle oluşturduğun bir aynan vardı; gözlerinin önünde kırdıkları bir ayna... Ve hiç bir şey yapamadığın bir anda... Çünkü sen yalnızdın ve yanında hiç kimse yoktu. Onlar ise bir kaç kişiydiler. Birlikte olduklarını zanneden bir kaç kişi... Ellerini bağladılar. Çözecek kimsen yoktu ve sen bunun için de ağladın... Keşke aynayı kırdıktan sonra gitmiş olsalardı ama gitmediler.  Âdeta musallat oldular o çaresizlik ile bağlanmış temiz yüreğine, bir zamanlar gülücük saçan o yüzüne... Seni durmadan üzdüler! Seni daima kırdıkları ayna gibi kırdılar..!  Akıl almaz iftiralar attılar, çirkeflikler yaptılar... Sen ne yaptın peki? Tepki vermedin ve edebinle sustun.  Aslında onlar sen susunca kaybettiğini zannettiler. Seni ezdiklerini ve sana haddini bildirdiklerini zannettiler. Ama hiçbir şey göründüğü gibi değildi. Senin için yapılan bunca zulme karşı sürdürdüğün sessizliğinin arkasındakini anlayamadılar. Sen sustun, nasıl davranılması gerektiğini öğrendin! Sen sustun, edebini gösterdin! Ve sen yine sustun! Böyle yaparak aslında çok önemli bir şey öğrendin; sana saldıran insansı şeytanlara karşı nasıl davranılması gerektiğini...

Evet onlar sergilediğin bu sessizliğin ne anlama geldiğini anlayamadılar çünkü gözlerini fesatlık bürümüştü. 
Sen susarak birçok şey öğrendin. Ve en önemlisi asla pes etmedin! Her ne olursa olsun hayallerinin peşinden gitmen gerektiğini biliyordun. Bu yüzden duramazdın! Devam ettin... Gizlice kırılan aynanın parçalarını topladın ve birleştirdin; tıpkı bir yapboz gibi... Zaman geçti! Ayna tamamlanmıştı. Aslında mutlu olman gerekiyordu. Eskiden hayallerini gösteren tek bir ayna vardı şimdi ise kırılan her parça birer aynaya dönüşmüştü. Tek bir ayna şeklinde görünen binlerce ayna...  Artık hayallerine binlerce aynadan bakabilirsin! Onlar ise senin işini bitirdiklerini düşünmüşlerdi oysaki sen çoktan kazanmıştın fakat onlar bunu bilmiyorlardı. Her zaman ki gibi davranıyorlardı; kin kusmaya devam ettiler...

Zaman geçti ve sen küçücük bir tohumken dallı budaklı bir ağaç oldun. Lakin onlar ise hiç değişmediler... Kustukları kinleri bir kuyuya doldular ve insanları onun içine atmaya başladılar. Sıra sana da gelmişti. Fakat sana bir şey yapamazlardı. Gizlediğin aynayı ortaya çıkardın ve kör oldular. Çünkü artık önünde ışıldayan binlerce ayna vardı!  Acımasızca kırdıkları aynanın aynaları! Kör olduklarında ise hangi yöne gideceklerini bilemediler ve yaptıkları kinden kuyulara kendileri düştüler. Boğuldular...

Evet onlara haddini bildirmiştin çünkü sen iki şeyi asla kaybetmedin: İnancı ve umudu! 

İnanca îtikât et! Umudu yorgan yap ve dışarıdaki soğuktan korun! Hayallerin çok yakın, güneşin çok yakın! Ve şunu da ölünceye kadar asla unutma! İnancın ve umudun varsa gerçekleşmesini istediğin hayallerini gerçek olmuş bil! Asla ve asla yılma! Sahip olduğun aynayı kıranların karşısına binlerce ayna ile çık ve binlerce kez parılda!

-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte;
bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk

www.soncokyakin.blogspot.com.tr

2014年11月10日月曜日

Gerçekten sana da kötü davranıldıysa oku...

Gerçekten sana da kötü davranıldıysa oku...

Bir geçmiş ve tecrübe dolu bin gelecek!

Her ne kadarda kurtulmak istesem de tırmalıyor bu yalnızlık beynimi... Ben ne yapmıştım ki sana hayat? Kurallarının dışına mı çıktım? Yapma dediği bir şeyi mi yaptım? Soruyorum sana hayat: Ben sana ne yaptım? Yerine göre davranmadım mı? Ağlamam gereken yerde ağlamadım mı? Gülmem gereken yerde gülmedim mi? Her şeyi olduğu gibi yaptım. Peki sen neden bana ısınamadın? Bana neden soğuk davrandın? Oysa ki senin için nelere katlandım...
Her zaman saçma sapan espriler yaptım. İnsanların yanında yaptım çekinmeden bunları. Biliyordum anormal karşılanacağımı. Ama yinede yaptım. Neden mi? Çok basit. Dikkat çekmek istedim. Ve ben hep güldüm bu yaptıklarıma... Dışarıdan saçma espriler yapan ve bunlara gülebilen bir insan olarak görünüyordum. Evet doğruydu! Çünkü öyle görünmem gerekiyordu. Başka yapabileceğim bir şey kalmamıştı çünkü... 
Onların dikkatini çekmeye çalışırken daha fazla hakaret alıyordum. Daha fazla aşağılanıp itiliyordum. Gerçi hep böyle olmuştu. Tanımadığım, tadını bilmediğim bir durum değildi.

Yıllar boyunca itilmiş kakılmış ve hiç bir şey yapmamasına rağmen türlü türlü hakaretlere maruz kalmıştım. Söyle bana hayat, ne yapabilirdim? Nasıl davranabilirdim?
Geçenlerde bir yazı okumuştum, şöyle  diyordu: ''Hatayı kendinizde arayın!''. Yıllardır aynaya bakıyorum tek görebildiğim çökmüş ve eskimiş bir yüz! Neden insanlara yapmış olduğum aşağılayıcı bir hareket göremiyorum? 
Ben ne yaptım ki insanlara söyle bana hayat! Onlarla dış görünüşleri yüzünden dalga mı geçtim? Onları dışladım mı? Başka insanlara karşı onları kışkırttım mı? Neden susuyorsun, söylesene hayat!

Evet anladığım kadarı ile ben çok kötü bir insandım. Saydığım herşeyi farkında olmadan yapmışım. İnsanlara iyi davrandığımı zannederek onlara zarar vermişim. İnsanları üzmemeye çalışırken ne kalpler parçalamışım... 

Şimdi dinle hayat! Bir daha bana neden böylesin deme! Yıllardır itilmiş, aşağılanmış birine göre yinede dimdik ayaktayım! Ama üzülmüyorum artık, eskisi kadar ağlamıyorum. İyi ki üzmüşler beni. İyi ki kırmışlar bu saf kalbimi. İyi ki hiç bir şey yapmamama rağmen itmişler beni! İyi ki düşünememişler beni... Onlara çok şey borçluyum. Eğer onlar olmasaydı şuan ki ben olamayacaktım. Teşekkürler geçmişte beni ezenler. Teşekkürler... 
Ve şuana kadar yaşadığım bu hayattan şunu da anladım. Şahsımıza yapılan her kötülük aslında bizlere verilen en büyük iyilik. Benim için yaşadığım kötülüklerden bu denli bir iyilik çıkartan Rabbime hamd olsun!
İnsan başına gelenler ile mücadele etmeyi öğreniyor bu şekilde... Öğrendikçe kazanıyor. Bende kazandım! Ve bundan sonrada kazanan taraf hep ben olacağım! 

-Kim olduğunu bilme yolunda rüzgar kadar hızlı olmak isteyipte bir kaplumbağa misali yol katedemeyen biri...
-Onur Yuruk

www.soncokyakin.blogspot.com.tr

2014年11月7日金曜日

Yürüyorum

Durmadan yürüyorum...

Ben her zaman sessiz bir köşede oturup rüzgarı dinledim. Onunla konuştum. Çünkü beni anlayan bir beşer olmadı.
Ve ben hep ağladım. Gözyaşlarımı silecek kimse olmadı. Sebebi ise insanlar değildi! Bendim. Çünkü insanları kendi nedenlerimden dolayı üzemezdim. Benim gözyaşlarımı silerlerken onların gözyaşı akıtmalarını izleyemezdim.

Çamurluydu geçtiğim yollar. Her yer de kuyular vardı; çamurdan kuyular... Yürürken hep düşüyordum içlerine. Adeta ruhum kirleniyordu. Üzülmüyorum ama. Çünkü benim umutlarım vardı. Onları terk edemezdim. Benim dostlarımdı umutlarım. Onlar sayesinde çıkabiliyordum... Ruhum kirleniyordu bu çamur kuyularında belki fakat bedenim etkilenmiyordu. Çünkü ben zaten çamurdan yaratılmıştım. En başından beri alışkındım buna. Tadını biliyordu bedenim çünkü...

Ve bunu görüyordu dostlarım. Ben kaçıyordum, onlar ise takip etmek istiyorlardı beni. Ama yapamıyorlardı. Çünkü yol karanlıktı. Ve onlar göremiyorlardı. Ben görüyordum, çünkü ağlaya ağlaya, bir nevi görmeyi öğrendim. Ağlamak açıyordu gözlerimi çünkü.
Yürüyordum dostlardan kaçarak... Bu yaptığım ne kadarda kötüydü değil mi? Hayır değildi. Her seferinde bana ellerini uzatmışlardı. Ben bilerek vermedim ellerimi. Çünkü ellerim çoktan çamurlanmıştı. Onların da ellerine bulaştıramazdım... 

Evet hala yürüyorum... Bu çamurlu çukurlu yolda yürüyorum. Önümü abuk subuk görerek yürüyorum. Yürürken de durmadan ağlıyorum. Gözlerim kızarıyor her seferinde...Yüzüm eskiyor.
Alıştım artık. Ruhum bitirmek istiyor bu yolu. Bedenim özü ile kalmaktan mutlu. İçimdeki her parça alıştı, biri hariç. Duygularım... O hep ağlıyor... O sevgiyi istiyor, kurtulmayı istiyor, gülmeyi istiyor! Yapamıyorum ki... Elimden gelen tek şey ise bu çamurlu yolun üzerine uzanmak ve üstüme çamurdan bir yorgan yapmak...

Olsun diyorum... Ne de olsa alıştım! Etkilenmiyorum. Ben yürümeye devam edeceğim. Bu yol elbet bir gün bitecek! Düşsem de bitecek, kalksam da... Asla vazgeçmeyeceğim varmak istediğim 'son'dan. Çünkü bu yolun bitiminde çok güzel şeyler var, bunu biliyorum. Hissediyorum... Hisler asla yalan söylemezler! 

Ve biliyorum ki Allah kırık bir kalbe yardım eder...

-Kim olduğunu bilemeyen biri...
-Onur Yuruk

www.soncokyakin.blogspot.com.tr

2014年11月3日月曜日

Bana kalsın!

Kalanlar
Sen yolundan ayrılma!
Kaldığın sürece yaşarsın.
Alın diskoları şarapları,
Dualar bana kalsın!

Söylenilenlere kulak asma!
Kulakların olduğu sürece duyarsın.
Alın hakaretleri küfürleri,
Edep, ahlak bana kalsın!
Kalbin varsa ağla!
Ancak sevdikçe ağlarsın.
Alın aldatmacaları,
Temiz aşklar bana kalsın!
Gözün görüyorsa iyi bak!
Gördükleri kadar anlarsın.
Alın malları, maddiyatları,
Maneviyatlar bana kalsın!

Üzülüyorsan dikkatle oku!

Üzülüyorsan mutlaka oku!
Üzülmen için hiç bir neden yok!
Niye mi?
Çünkü sana verilen bu ömürde başrolde sen varsın. Baksana kendi gözlerinle görüyorsun. Kendi kulaklarınla duyuyorsun. Sen neredeysen orada yaşadıklarını sen hissediyorsun. Parmağın kesilse senin canın yanıyor. Kısaca yaşadığın sürece bu hayatta başrolü sen oynuyorsun! Bu yüzden üzülmene gerek yok. İnsanlar filmlerde olsun, tiyatrolarda olsun başrol oynamayı isterler. Unutma sen yaşayan bu evrende başroldesin! Ölünceye kadarda başrolde sen olacaksın! Bunda elbette bir hikmet var. O da şudur, Allah'ın seni yaşayacağın bu hayatta her şeyi hissetmeni istemesi. Unutma sen bir 'yok' tun. Ama seni var etti. Sonra senin 'hissetmeni' sağladı ve sana bir rol verdi. Hemde en güzel rolü.

Bu yüzden üzülme artık. Bu oyunda en güzel şekilde rolünü oyna. Oynaki izleyenler seni beğensin. İzleyenler seni taktir etsin ve sergilediğin bu oyunun sonunda sana bir hediye versin. Seni ödüllendirsin.
Hayatta başına gelebilecek her kötü duruma karşı diren! Sen insansın ve sana bu kötülükleri yapanlar da insan! Emin ol aranızda hiç bir fark yok! Diyeceksin ki parası var, arkadaşları var vs. Unutma seninde Allah'ın var. Allah demiyor mu ''Ben sana yeterim kulum!'' diye? O halde sende Allah'a cevap ver ve 'Deki: Allah yeter'.
Unutma sen bu dünyada sadece ömrün kadar varsın. Haydi göreyim seni! Takdir edilecek bir şekilde bu oyunu oyna ve sahneden alkışlanarak in!
-Kendini bilemeyen biri...
-Onur Yuruk