Uçurumdan Uçuş
Bilmiyorum kaçıncı kez çıktım bu uçurumun tepesine,
Ve kaç kere saldım denize dalar gibi kendimi bu gökyüzüne.
Her seferinde çamurdan bu kırık yerler benimdi,
Ve her seferinde parçalanan ruhumdan başkası değildi.
Bana o gözlerinle bana benzer bakıp duruyorsun?
Yoksa sende kesilmiş bu kanatlarımı mı arıyorsun?
Baksana sırtıma, bir kanat görebiliyor musun?
Dökülen tüylerimi ellerimden ben bile kaybettim.
Söylesene peki, sen ne zannettin?
Bana verdiğin öğütlerin ne zaman bir kanat olur?
Sarabilir mi beyaz kanatlarım gibi, beni ne zaman korur?
Sadece ağzına bal sürülmüş konuşan bir çamursun.
Senin için kolay, ne zaman benim gibi olursun?
Her seferinde bu tepeye çıkışımın bir nedeni var.
Yüzüm çoktan donmuş ellerim buz, başım kar.
İnadına yaparmış gibi aralıksız ağlar bu mor bulutlar,
Ve hep mevsim kışa çalan sonbahar, sonbahar...
Pes etmek mi dedin, yok o benim fıtratımda!
Ben aşığım gökyüzüne, yağmura, kara bulutlara.
Olmasın kanadım ellerim veya ayaklarım?
Her seferinde bir yolunu bulurum ve çıkarım!
Karlardan, kanatlardan, morlardan umudum var..
Işıkları yok renkleri soğuk, solmuş çiçek gibiler açamazlar.
Mor umutlar taşıyacak, yolunmuş sırtıma kanatlarımı
Ve dolunay benim için de saçacak yıldızlarla ışıltılarını.
Uçurumdaki bu şiirden gökyüzüne bir nutuk var
Siyah olsada hayallerden çaldığım kırık kanatlarım var.
0 件のコメント:
コメントを投稿